ÜRETTİĞİN İŞİ TAM VE ZAMANINDA YAP

Finans ve Mali İşler

Yatırım Projeleri

C.Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt 2, Sayı 1

1.Giriş

Yatırım projesi bir plan çerçevesinde belirli bir zaman diliminde belirli

kaynaklarla gerçekleştirilebilecek mal ve hizmet üretimine ilişkin faaliyetlerin

tümüdür. Diğer bir deyişle sabit varlıklara yatırım kararıdır (Sarıaslan, 1990:13).

İşletmeler komple yeni yatırımların yanı sıra yenileme, tevsii, tamamlama,

modernizasyon, darboğaz giderme ve kalite düzeltme gibi amaçlarla da üretime

ilişkin yatırım yaparlar. Bir yatırım projesinin uygulamaya elverişli olup

olmadığını, noksan, zayıf ve hatalı unsurlarının bulunup bulunmadığını, ekonomik

ve teknik ömrü içerisinde kendisini ödeyip ödeyemeyeceğini ya da karlılık

derecesini ölçmek için yapılan çalışmaya proje değerlemesi denir (Büker ve

Aşıkoğlu, 1995: 9).

 

Yatırım kararları uzun vadede işletmenin gelişiminin yönünü belirleyen

kararlardır. Objektif kriterlere dayanılarak verilmiş bir yatırım kararı işletmenin

rekabet gücünü arttırır, pazar koşullarındaki değişime uyumunu sağlar ve

işletmenin piyasa değerinin artmasını temin eder (Büker ve Aşıkoğlu, 1995: 13).

Yatırım öncesi yatırım ile ilgili bir yapılabilirlik çalışmasının hazırlanması

gerekir. Yatırım projesi işletmenin yatırım ile ilgili rasyonel karar almasını temin

edeceği gibi finansal kaynak bulmada ve devletin işletmelere sağladığı teşvik

tedbirlerinden de yararlanmada kullanılacaktır.

 

Yatırım fizibilite çalışması dört analizden oluşur: piyasa analizi, teknik

analiz, finansal analiz ve hukuki analiz.

Finansal analizlerin amacı, sabit yatırım ve işletme sermayesi tutarının, birim

üretim maliyetinin ve yatırımdan sonra gerçekleşecek karın önceden

belirlenmesidir (Büker ve Aşıkoğlu, 1995: 43). İşletmeler karlılık açısından yatırım

projeleri arasında seçimi değişik yöntemler kullanarak gerçekleştirirler. Bu

yöntemler arasında en yaygın kullanılanları geri ödeme süresi yöntemi, karlılık

oranı yöntemi, net bugünkü değer ve iç karlılık oranı yöntemidir.

Bu çalışma üretim işletmelerinin yatırım proje fizibilite çalışmalarında

yaptıkları finansal etüdlerinin özelliklerini ortaya koymayı amaçlamaktadır.

Çalışmada KOBİ’ler ve büyük işletmelerin fizibilite çalışmasında sergiledikleri

ortak ve farklı davranışlar vurgulanacak; fizibilite etüdlerinin işletme büyüklüğüne

bağlı olup olmadığı analiz edilecektir. Hizmet işletmelerini kapsam dışı tutup

sadece üretim işletmelerini çalışma konusu olarak almak elde edilecek sonuçlarda

homojenlik temin etme kaygısından kaynaklanmıştır. Bu bağlamda üretim

işletmelerinde finansal etüdü hangi yöneticilerin gerçekleştirdiği, değerlemede

hangi finansal yöntemlerin kullanıldığı ve yatırım ile ilişkili işletmelerce algılanan

faaliyet riskini hangi faktörlerin etkilediği hem KOBİ’ler ve hem de büyük

işletmeler açısından ortaya konulması amaçlanmıştır.

Takip eden ilk bölümde araştırmanın teorik çerçevesi hakkında detaylı bilgi

verilecektir. Bir sonraki bölüm de örneklem oluşturulması, işletmelerin büyüklük

değişkeni bazında ayrımı ve çalışmada uygulanan analiz yapısı hakkında detaylı

bilgi vermektedir.

 

2.Araştırmanın Teorik Çerçevesi

İşletmelerin finansal kaynakları ne kadar geniş olursa olsun düşünülen bütün

yatırım projelerini finanse etmesine, gerçekleştirmesine imkan yoktur. İşletmeler

sınırlı kaynaklarla faaliyetlerini yürütmek durumundadır. Bu nedenle işletmeler

sınırlı kaynakların kullanımı bakımından birbiri ile rekabet halinde bulunan yatırım

teklifleri arasından bir seçim yapmak, bunları önem derecesine göre sıralamak ve

bazı yatırımlardan vazgeçmek zorundadır. İşletmeler kaynakların alternatif kullanış

alanları arasında seçim yapabilmek ve kaynakları amaca uygun en iyi sonuçlar

verebilecek yatırımlara tahsis edebilmek için projeleri değerlendirip karara varmak

durumundadırlar (Büker, Aşıkoğlu ve Sevil, 1997: 253). Bir an için işletmenin

önünde uygulanabilir tek yatırım projesi olduğunu veya işletmenin önündeki tüm

projeleri finanse edebilecek yatırım fonuna sahip olduğunu düşünsek bile, yine de

mevcut yatırım projelerini önem verilen bir kritere göre değerlemesi ve öncelik

sırasına koyması gerekir (Şahin, 2000: 95).

 

İşletmeler yatırım projelerini değerlendirirken başlıca şu dört yöntemi

kullanırlar: geri ödeme süresi yöntemi, karlılık oranı yöntemi, net bugünkü değer

yönetimi ve iç karlılık oranı yönetimi.

 

Geri ödeme süresi yöntemi ve karlılık oranı yöntemi paranın zaman değerini

göz önüne almaksızın yatırım projelerini değerlemede kullanıldıkları için statik

yöntemler olarak bilinirler. Geri ödeme süresi yöntemi ile proje değerlemede amaç,

yatırımların geri ödeme süresini belirlemektir. Uygulanması basit anlaşılması kolay

olan bu yöntem yatırılan sermayeyi en kısa zamanda geri ödeyen projelerin

seçimine olanak sağladığı için risk ve belirsizliğin büyük ölçüde azaltılmasını

sağlar. Ayrıca bu yöntem ile değerleme fon yetersizliği içinde bulunan işletmelerin

fonlarının kısa sürede geri dönmesini sağladığı için karakteristik olarak kaynak

sıkıntısı çeken KOBİ’lerce yaygın olarak uygulanması beklenir. Ancak geri ödeme

süresi yöntemi geri ödeme süresinden sonraki yatırım gelirlerini hesaba katmama

ve kısa sürede kendini ödeyen projelere öncelik verileceğinden stratejik öneme haiz

uzun ömürlü projeleri reddetme sakıncalarını da bünyesinde taşır. Bir diğer statik

yöntem olan karlılık oranı yöntemi ise, yatırımın faydalı ömrü boyunca sağlayacağı

karların yatırım tutarına oranlanması suretiyle yatırım projelerinin seçilmesini

olanaklı kılan bir yöntemdir. Ancak bu yöntem faydalı ömürleri farklı olup

sağlanacak karları istikrar göstermeyen projeler arasında bir eleme yapmak için

kullanılabilecek bir yöntem değildir (Büker ve Aşıkoğlu, 1995: 247-253).

Paranın zaman değerini gözününde bulundurarak yatırım projelerinin

değerlendirilmesini olanaklı kılan dinamik bir değerleme yöntemi olan net

bugünkü değer yönteminde, yatırımın her yıl sağlayacağı nakit girişleri ve

çıkışlarının belirli bir iskonta haddi üzerinden indirgenmiş tutarları arasındaki fark

net bugünkü değeri verir. Fark pozitif ise yatırım kabul edilir, birden fazla yatırım

proje değerlemesi sözkonusu ise en büyük “artı değeri” veren proje kabul edilir. Bu

yöntemin uygulanmasında kullanılacak iskonta oranının tespiti büyük önem

taşımaktadır. Bu oranın düşük veya yüksek saptanması yatırım projesinin seçim

kararını etkiler. Bir diğer zayıf taraf ise tespit edilen iskonto oranının faydalı ömür

boyunca yatırımdan sağlanacak gelirlerde değişikliğe uğratılmadan kullanılması

durumudur. Bir diğer en çok kullanılan dinamik yöntem olan iç karlılık oranı

yönteminde yatırımın faydalı ömrü boyunca sağlanacak nakit girişlerini, yatırım

için yapılacak harcamalara eşit kılan iskonto oranı hesaplanır. En yüksek orana

sahip yatırım alternatifi uygulanır. Ancak gelir olmadığı ve belirli dönemlerde

nakit çıkışı olduğu durumlarda iç karlılık oranının hesaplanmasında önemli

güçlüklerle karşılaşıldığı gibi, bazı durumlarda iç karlılık oranının hesaplanması da

mümkün olmayabilir (Büker ve Aşıkoğlu, 1995: 260-269). Söz konusu dinamik

yöntemlerin üstün ve zayıf yönleri dikkate alındığında, piyasadaki cari faiz

oranlarının veya enflasyon oranının iskonto oranı olarak kullanılma pratiği ve

hesaplamaların görece olarak basit olması nedeni ile işletmelerin net bugünkü

değer yöntemini kullanması beklenir.

 

Yatırım projeleri değerlemesinde dikkate alınması gereken bir diğer husus

yatırımdan kaynaklanacak faaliyet riskidir. Faaliyet riski işletmelerin aktiflerinin

oluşumu ile ilgilidir. Toplam aktifleri içinde, sabit aktiflerinin payı büyük olan bir

işletmenin faaliyet riski de büyük olacaktır. Sabit giderlerin yüksek olması, başabaş

noktasının da yüksek bir düzeyde oluşacağının bir işareti olmaktadır. İşletmenin

satışları düşğünde, sabit giderleri düşürülemeyeceğinden zarar edilebilir.

İşletmenin zararla karşı karşıya kalması, borçlarını ödeyememe durumunu ortaya

çıkarır (Büker ve Aşıkoğlu, 1995: 278).

 

3.Araştırma Evreninin Seçimi ve Araştırma Kapsamı

Bu çalışmada uygulama evreni olarak üretim işletmeleri seçilmiş;

işletmelerin finansal etüd davranışlarını açıklarken KOBİ’ler ile büyük işletmeler

arasındaki farklılıklar ortaya konup finansal etüd davranışlarının işletme

büyüklüğüne bağlı olup olmadığı incelenmiştir.

Şüphesiz ki KOBİ’ler ülkelerin ekonomik ve sosyal gelişiminde önemli rol

oynarlar ve içinde bulundukları ekonomik ortamın canlılığının göstergesidirler.

KOBİ’lerin ekonomik hayat için taşıdıkları önem onların milli gelire, istihdam

sağlamaya ve yeni iş imkanları oluşturmaya katkılarında yatmaktadır. Bölgesel

kalkınmayı da hızlandırarak ülkelerin sosyal açıdan gelişimine de katkıda bulunan

KOBİ’ler ülke gelir yelpazesinin içinde denge fonksiyonu görürler.

Türkiye’de KOBİ’ler tüm işletmelerin %99.2’sini oluşturmaktadırlar.

KOBİ’lerin toplam istihdam içindeki payı %53 olup katma değer içindeki payı

%38’dir (Sarıaslan, 1994: 18). İşte bu çalışma, analizde KOBİ-büyük işletme

ayrımına gitmekle ekonomideki yaşamsal rol oynayan KOBİ’lerin yatırım fizibilite

çalışmaları kapsamındaki finansal etüd davranışlarının büyük işletmelerden ne

şekilde farklılık gösterdiğini de ortaya koyacaktır.

 

Bu noktada sorun KOBİ ve büyük işletme ayrımının nasıl yapılacağıdır.

Literatürde genel kabul görmüş bir KOBİ tanımı olmayıp KOBİ tanımları ülkeden

ülkeye ve hatta aynı ülkede sektörden sektöre değişiklikler göstermektedir. KOBİ

sınıflandırmalarında farklı nicel ve nitel kriterler kullanılmaktadır. İşgücü, makine

sayısı, kapasite gibi fiziksel miktarlar ile sabit varlık değeri, makine parkı değeri,

satış tutarı, kar hacmi gibi parasal değerler KOBİ tanımlamasında kullanılan

başlıca nicel kriterlerdir. Bunun yanında girişimcilik, işletme sahipliği ve

yöneticiliğin aynı kişide bütünleşmesi, yöneticinin bağımsız olup yeterli ölçüde

şarıdan denetlenememesi, sahip yöneticinin, büyük işletmelerdeki profesyonel

yöneticilerden farklı olarak aynı zamanda zarar ve iflas riskini üstlenmesi, işletme

ve işletme sahibi arasında tam bir bütünleşme ve hatta özdeşleşmenin

gerçekleşmesi gibi nitel kriterler de KOBİ sınıflamasında kullanılmaktadır.

İşgücü KOBİ tanımlarında en yaygınca kullanılan kriterdir. Örneğin

İngiltere’de küçük işletmeler üzerine araştırma yapmak üzere kurulmuş olan

Bolton Komitesi, üretim sektöründe 200 veya daha az işgücüne sahip işletmeleri

küçük işletme olarak tanımlamıştır (Samuels, Wilkes ve Brayshaw, 1995: 1040).

1995 yılında A.B.D.’de bir sanayi işletmesinde istihdam edilen işçi sayısı 250 ve

daha az ise o işletme küçük işletme olarak kabul edilmiştir. Avrupa Birliği ise 1-

250 işçi çalıştıran işletmeleri KOBİ kapsamına almıştır Özgen ve Doğan, 1997:

118). OECD bünyesinde KOBİ’lerin sınıflandırılmasına göre KOBİ’lerin büyük

çoğunluğu 100 işçiden daha az işçi çalıştırmaktadır (Küçükçolak, 1997: 4).

Türkiye’de de işgücü sayısını esas alan KOBİ tanımlamaları farklılıklar

göstermektedir. Örneğin Küçük ve Orta Boy İşletmelerin Yatırımlarında Devlet

Yardımı Hakkında 99/12474 No’lu Karar, işyerinde en fazla 150 işçi çalıştıran

imalat sanayi sektöründe faaliyette bulunan işletmeleri KOBİ olarak

tanımlamaktadır. BİAR tarafından yapılan bir araştırmaya göre çalıştırdıkları

işgören sayısı 1-9 arasında değişen işletmeleri çok küçük işletme, 10-49 arasında

değişenleri küçük ölçekli işletme ve 50-199 arasında değişenleri orta ölçekli

işletme olarak kabul etmektedir (Çonkar, 1992:5). Sanayi odaları da farklı KOBİ

tanımlarını benimsemektedirler. Örneğin Ankara Sanayi Odası’na göre

KOBİ’lerdeki çalışan sayısı 10-299 arasında iken bu rakam Ege Sanayi Odası için

5-199, Sivas Ticaret ve Sanayi Odası’nda 1-10, Gaziantep Ticaret ve Sanayi

Odası’nda 1-100’dür (BİAR, 1990: 15-16).

 

Bu çalışmada çoğu tanımda çok küçük işletme olarak belirlenen 10 altında

çalışana sahip işletmeler KOBİ tanımı dışında tutulmuştur. Aynı şekilde örneklem

işletmelerin özelliklerinin homojenlik göstermesi amacıyla KOBİ tanımında tavan,

100 çalışanı olan işletmeler olarak sınırlandırılmıştır. Sonuçta KOBİ kavramı 10 ile

100 arası çalışanı olan işletmeler şeklinde tanımlanmıştır. Büyük işletmeler ise

100 üzeri çalışanı olan işletmeler olarak tanımlanmıştır.

 

İşletmelerin üretim işletmesi olması ve minimum 10 çalışanı olması

örneklem seçiminin iki sınırlayıcı faktörü olmuştur. Anket uygulanmasında 1999-

2000 akademik yılının ikinci döneminde Afyon Kocatepe Üniversitesi, İktisadi ve

İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü’nde “Yatırım ve Proje Değerleme” dersi

alan son sınıf öğrencilerinin katkısı olmuştur. Öğrencilere anket formu detaylı

şekilde açıklanmış ve koşullara uyan erişebildikleri işletmelere anketi uygulamaları

istenmiştir. Böylece Türkiye’nin farklı illerinden 228’i KOBİ ve 76’sı büyük

işletme olmak üzere toplam 304 işletme ankete katılmıştır. Bu bağlamda örneklem

tesadüfi seçilmiştir. Ayrıca yüz yüze görüşme yöntemi ile anket uygulaması

mektup veya faks ile yapılan anket uygulamasından kaynaklanabilecek düşük yanıt

oranı sorununun da aşılmasını mümkün kılmıştır.

 

Anket formlarındaki veriler bilgisayar ortamında SPSS programı ile analiz

edilmiştir. Çalışmada yüzde analizi ve değişkenler arasında istatistiksel olarak

anlamlı bağımlılık ilişkisi olup olmadığını test etmeye yönelik olarak da ki-kare

analizi kullanılmıştır. Ki-kare analizinde anlamlılık seviyesi %5’in altı olarak tespit

edilmiştir.

 

4.Ampirik Çalışma Bulgular

4.1.Betimleyici Veriler

Çalışmada benimsenen tanım gereği, KOBİ işletmelerinde minimum çalışan

sayısı 10, maksimum çalışan sayısı ise 100’dür. KOBİ örneklem grubunda çalışan

sayısı ortalaması 26.85, standart sapması ise 19.67’dir. Yetmiş altı işletmeden

oluşan büyük işletme örnekleminde ise minimum çalışan sayısı 106, maksimum

çalışan sayısı 2000, çalışan sayısı ortalaması 487.18, standart sapması ise

439.60’tır.

 

Ankete katılan işletmelerin %45.7’si anonim şirket, %39.2’si limited şirket

ve %15.1’i şahıs işletmesidir. KOBİ’ler içinde limited şirketler büyük çoğunlukta

olup bunu anonim şirket ve şahıs işletmeleri takip etmektedir. Büyük işletmeler

arasında ise çoğunluk anonim şirket olan işletmelerdir.

Örneklemdeki toplam 228 KOBİ’de ankete iştirak eden kişilerin şirketteki

pozisyonları şöyledir: 83 (%36.4) genel müdür, 44 (%19.3) muhasebe veya

finansman müdürü, 36 (%15.8) yönetim kurulu üyesi, 36 (%15.8) şahıs

işletmelerinin sahibi, 15 (%6.6) muhtelif departman şefi ve 14 (%6.1) muhasebe ve

finansman dışındaki farklı departman müdürleridir. Örneklemdeki büyük

işletmelerde ankete katılan kişilerin 21’i (%27.6) genel müdür, 16’sı (%21)

muhasebe veya finansman müdürü, 2’si (%2.6) şahıs işletmelerinin sahibi, 22’si

(%28.9) muhtelif departman şefi ve 15’i de (%19.7) muhasebe ve finansman

şındaki farklı departman müdürleridir.

 

Örneklem işletmelerin sektör dağılımı aşağıdaki Tablo.2’de

gösterilmektedir. Ankete katılan örneklem işletmelerin hem genelinde ve hem de

KOBİ ve büyük işletme gruplarında da , yoğunluk gösteren sektörler, gıda-yem ve

tekstil olmaktadır.

 

Toplam örneklem bazında Ankete en çok katılım gösteren işletmeler

yoğunlukla şu illerde yerleşiktir: Afyon (67 işletme), İstanbul (53 işletme), Denizli

(34 işletme), Ankara (30 işletme) ve İzmir (19 işletme). Bu illerin yanı sıra

örneklem işletmeler Antakya, Antalya, Aydın, Bursa, Çanakkale, Çorlu,

İskenderun, İzmit, Kayseri, Lüleburgaz, Kahramanmaraş, Konya, Muğla, Ordu,

Samsun, Uşak, Yozgat ve Zonguldak illerinde yerleşiktirler.

 

4.2.İşletmelerin Yatırım Yapma Amaçları

İşletmelere üretim ile ilgili yatırımlarını gerçekleştirirken temel finansal

hedeflerinin ne olduğu sorulmuştur. İşletmeler birden fazla hedef güdüyorsa

bunların tercih sırasına göre 1, 2, 3 ve 4 şeklinde belirtilmesi istenmiştir.

Bu soruya verilen cevapların analizi iki şekilde gerçekleştirilmiştir.

Birincisinde, aşağıda Tablo.3’te görüldüğü gibi yatırımı güdüleyen amaçların her

birinin müstakil olarak işletmelerin ne kadarı tarafından kaçıncı amaç olarak

benimsendiği irdelenmiştir. Analizin ikinci ayağında ise, amaç sıralamalarının

dördü de müstakilen ele alınmıştır. Bu ikinci analiz Tablo.4’de özetlenmiştir. Her

iki analizde de KOBİ’ler ve büyük işletmeler ayrı olarak ele alınmıştır.

Hem KOBİ’ler ve hem de büyük

işletmeler, yatırımı ortaya çıkaran amaç olarak en çok karlılığı arttırmayı

belirtmişlerdir (192 KOBİ ve 73 büyük işletme). Bunu satışları arttırmak (181

KOBİ ve 64 büyük işletme) ve istihdam sağlamak (114 KOBİ ve 58 büyük işletme)

takip etmektedir. En az işaretlenen amaç ise ortakların gelirini maksimize

etmektedir (88 KOBİ ve 35 büyük işletme). Tabloda her bir amacın işletmelerce

öncelik sıralamasında kaçıncı sırada işaretlendiği de yüzdelik olarak belirtilmiştir.

Ayrıca 1.amaca 1, 2.amaca 2, 3.amaca 3 ve 4.amaca 4 puan verilerek hesaplanan

her amacın öncelik sıralaması ortalama olarak son sütunda gösterilmiştir. Bu

sıralama ortalamaları esas alındığında karlılığı arttırmak KOBİ’ler ve büyük

işletmeler için bire yakın ortalama ile en çok rağbet gören amaç olmuştur (1.45 ve

1.47 ortalama). Ortalama bazında da satışları arttırmak 2.rağbet gören amaç iken,

en az işaretlenen şık olan ortakların gelirini maksimize etmek amacı, istihdam

amacının önüne geçerek 3.en çok rağbet edilen amaç olmuştur. İlgi çeken nokta,

küçük işletmelerde ortakların gelirini maksimize etmek amacı ile istihdam

sağlamak amacı ortalaması birbirine yakın iken (2.68’e 2.71), büyük işletmeler de

bu ortalamalar arasında büyük farklılık vardır (2.77’e 3.05). Bu olgu da zaten

büyük sayıda kişiye istihdam sağlayan büyük işletmelerin yeni yatırımlarında

istihdam sağlamayı KOBİ’ler gibi öncelikli amaç görmediği şeklinde

yorumlanabilir.

 

KOBİ ve büyük işletme grubunda tüm işletmelerin 1.amaç belirttiği

gözükmektedir. Buna karşın her iki grup ta artan oranda 2., 3. ve 4. hedeflerinin

olmadığını belirtmiştir. Örneğin, KOBİ’lerin %79.8’i, büyük işletmelerin ise

%63.2’si için yatırım yapmalarında gözettikleri 4.amaç yoktur.

KOBİ’lerin %50.8’i (116 işletme) büyük işletmelerin %56.6’sı (43 işletme)

karlılığı arttırmayı temel hedef olarak belirtmektedir. Bunu karşın KOBİ’lerin

%36.4’ünce (83 işletme), büyük işletmelerin de %32.8’ince (25 işletme) satışları

arttırmak yatırım yapmada temel hedeflerdendir. KOBİ’lerin %9.6’sı için istihdam

sağlamak temel hedef iken ancak %3’ü için ortakların gelirini maksimize etmek

1.hedef olarak işaretlenmiştir. Bu oranlar büyük işletmeler için ise %5.3’erdir.

Karlılığı arttırmanın satışları arttırmaya göre daha önemli amaç olarak

benimsenmesi işletmelerin satışları arttırmak kadar gider ve maliyetlerini

azaltmaya önem verdiklerinin göstergesi olmaktadır.

 

Finans teorisinde temel amaç olarak benimsenmiş olan ortakların refahını

maksimize etmek seçeneğinin hem KOBİ’ler ve hem de büyük işletmeler için en az

benimsenen amaçlar arasında yer alması, Tablo.4’ten çıkarılacak şaşırtıcı bir

sonuçtur.

 

İşletmelere yukarıda verilen seçeneklerden farklı yatırım hedefleri olup

olmadığı sorusuna ise 5’er KOBİ şteri memnuniyeti ve kalite elde etmeyi, 1

KOBİ de iş sürekliliği teminini belirtmiştir.

 

5.İşletmelerde Finansal Etüdleri Yapanlar

İşletmelerde finansal etüdü gerçekleştirenlerin, işletme büyüklüğüne bağ

olup olmadığını ortaya koymak için ki-kare analizi uygulanmıştır. Analiz, 0.05

anlamlılık düzeyinde, finansal etüdü yapan kişi profillerinin, işletmenin KOBİ mi

ya da büyük işletme mi olduğuna istatistiksel olarak anlamlı düzeyde bağımlı

olduğunu ortaya koymuştur (Pearson ki-kare değeri: 21.505). KOBİ’lerde sadece

işletme sahibi ve yönetim kurulu, fizibilite kararının alınmasında benzer ağırlığa

sahip olup (%28.9’ a %29.8), esas rol ilgili müdür/şeflerinde içinde olduğu

kuruldadır (%41.2). İlgili müdür ve şeflerin de içinde olduğu kurul, büyük

işletmelerde de KOBİ’lere benzer oranda yatırım kararında etkindirler (39.4).

Ancak KOBİ’lerden farklı olarak büyük işletmelerde yönetim kurulları yatırım

kararında önemli oranda söz sahibi iken (%54.0), işletme sahibi-patronların tek

başlarına yatırım kararını aldıkları büyük işletme oranı çok azdır (%6.6, büyük

işletme).

 

KOBİ ve büyük işletme gruplarının bu soruya cevaplarında sergiledikleri

ortak yan, her iki grupta da işletmelerin çoğunluğunda fizibilite etütlerinin sadece

işletme sahibi-patron haricinde kurullarca yapıldığıdır. Bu da işletmelerin

potansiyel yatırımları ile ilgili finansal etüdü gerçekleştirirken takım ruhu ile

hareket etmekte olduklarını, ilgili personelin de karar sürecinde yer aldıklarını

göstermektedir. Sadece işletme sahibince yapılan etüd çalışmalarının yoğunluk

göstermemesi “yatırım kararının işletmenin üst düzey yöneticilerinin tümünün bu

konudaki gerekli bilgileri toplayarak tartışması ile alınması gerekli bir karar

olduğu; bu yönü ile yatırım kararının işletmenin üst düzey yöneticilerinin hep

birlikte verebilecekleri bir karar özelliği taşıdığı” (Büker ve Aşıkoğlu, 1995: 13)

tespitini doğrulamaktadır.

 

6. Proje Değerlemede Kullanılan Yöntemler

İşletmelerin proje değerlemede kullanabilecekleri başlıca yöntemler geri

ödeme süresi, karlılık oranı, net bugünkü değer ve iç karlılık oranı yöntemleridir.

Ancak iç karlılık oranının bulunması diğer yöntemlere nazaran daha karmaşık

süreci kapsar. Ayrıca yine daha önce de belirtildiği üzere gelir olmadığı ve belirli

dönemlerde nakit çıkışı olduğu durumlarda iç karlılık oranının hesaplanmasında

önemli güçlüklerle karşılaşıldığı gibi, bazı durumlarda iç karlılık oranının

hesaplanması da mümkün olmayabilir (Büker ve Aşıkoğlu, 1995: 269). Bu yüzden

işletmelere yatırım projelerinin değerlendirilmesi sırasında hangi yöntemi

kullandıkları ile ilgili soruyla ilgili seçenek olarak karlılık oranı, geri ödeme süresi

yöntemi ve net bugünkü değer konulmuştur. Ayrıca proje değerlendirmede

kullanılan yöntemlerin işletme büyüklüğüne istatistiksel olarak anlamlı bağımlılık

gösterip göstermediğini ortaya koymak için ki-kare analizi kullanılmıştır.

 

Tablodan da görüldüğü gibi işletmeler analizlerinde genellikle sadece bir

yöntem kullanmayı yeğlemektedirler. KOBİ’lerde en çok kullanılan yöntem net

bugünkü değer olup (73 işletme, %32), bunu geri ödeme süresi (68 işletme, %29.8)

ve karlılık oranı takip etmektedir (60 işletme, %26.3). Büyük işletmelerde ise

sadece net bugünkü değer yöntemini işletmelerin %40.8’i kullanırken (31 işletme),

sadece geri ödeme süresi yöntemini ve sadece karlılık oranını kullanan işletmelerin

oranı %36.8 ve %10.5’tir. Hem KOBİ’lerin ve hem de büyük işletmelerin %10 civarı farklı ikili metot kombinasyonu kullanırken 9 KOBİ (%3.9) ve 2 büyük

işletme (%2.6) belirtilen 3 yöntemi de kullanmaktadır.

 

KOBİ ve büyük işletmelerde en yaygınca net bugünkü değer yönteminin

kullanılması, işletmelerce paranın zaman değerinin analizlerde dikkate alındığını

ortaya koymaktadır. Bunu takiben rağbet gören yöntem geri ödeme süresi yöntemi

olup bu da istikrarsız bir ekonomik ortamda faaliyet gösteren işletmelerin

yatırımları için yaptıkları harcamalarını bir an önce amorti etmeye önem

verdiklerini gösterir.

 

KOBİ’lere kıyasla büyük işletmelerde net bugünkü değer yöntemi daha çok

rağbet görmektedir (%40.8’ e %32). Aynı şekilde geri ödeme süresi yöntemi de

büyük işletmelerce daha çok kullanılmaktadır (%36.8’e %29.8). Buna karşın

karlılık oranı yöntemi büyük işletmelerce KOBİ’ler gibi benimsenmemektedir

(%10.5’e %26.3). Bu ilişiki istatistiksel olarak anlam ifade eden düzeydedir

(Pearson ki-kare değeri: 14.566, p<0.05).

 

7.Yatırım Faaliyet Riski

Sabit sermaye yatırımına karar verirken amaçlanan hedefe ulaşmada

başarısız olma riskinin değerlendirilip değerlendirilmediğini ortaya koymaya

yönelik soruya örneklemdeki büyük işletmelerin hepsi, KOBİ’lerin ise 222 tanesi

cevap vermiştir. Bu işletmelere takiben yatırımla ilgili bu riskin ortaya çıkışında şu

faktörlerden hangisinin daha önemli etken olduğu sorulmuştur: yatırım projesinin

büyüklüğü, projenin amortisman süresi ve yatırımı gerçekleştirmede kredi kullanıp

kullanılmadığı.

 

KOBİ ve büyük işletmelerin her ikisinde de yatırım ile ilgili algılanan

faaliyet riskinin oluşmasında en önemli etken yatırım projesinin büyüklüğüdür

(KOBİ’lerin %42.5’i ; büyük işletmelerin %32.9’u). KOBİ’ler için bunun ardından

ilgi riski etkileyen önemli diğer faktörler projenin amortisman süresi (48 işletme,

%21.1) ve yatırım için kredi kullanılıp kullanılmadığıdır (37 işletme, %16.2).

Büyük işletmeler için burada sıralama değişmekte, ikinci önemli etken yatırım için

kredi kullanılıp kullanılmadığı iken (14 işletme, %18.4), üçüncü etken projenin

amortisman süresidir (12 işletme, %15.)

 

Her iki işletme grubu içinde birincil derecede önemli riski etkileyen faktör

olsa da, yatırım projesinin büyüklüğü büyük işletmelerde KOBİ’lerdeki kadar

ağırlığı olan faktör değildir (%32.9’ a %42.5). Projenin amortisman süresi,

KOBİ’ler için daha çok önem arz eden bir risk unsurudur (%21.1’e %15.8).

İstatistiksel olarak anlamlı bir diğer ilişki, büyük işletmelerin KOBİ’lere nazaran

daha fazla bir şekilde üç yöntemin hepsini birden kullandıklarıdır (%15.8’e %3.5).

 

Sonuç

İşletmeler sabit sermaye yatırımlarına başlamadan önce, rasyonel kararlar

alabilmek, ihtiyaç duyuluyorsa yabancı kaynak bulabilmek ve devlet teşviklerinden

faydalanabilmek için yatırım proje çalışması gerçekleştirirler. Yatırım proje

çalışmasında piyasa, teknik ve hukuki etüdün yanı sıra finansal etüd de

gerçekleştirilir. Bu çalışma KOBİ’lerin ve büyük işletmelerin finansal etüd

davranışlarının belirgin özelliklerini ortaya koyup; gerçekleştirilen etüdlerin

işletme büyüklüğüne bağlı olup olmadığını analiz etmiştir.

Türkiye’nin farklı illerinde yerleşik tesadüfi yöntemle seçilmiş 228 KOBİ ve

76 büyük işletme olmak üzere toplam 304 işletmeye uygulanan anket yatırım

yapmada en önemli amacın karlılığı arttırmak olduğunu ortaya koymaktadır. Bunu

takiben satışları arttırmak ta ikincil derece önemli amaç olarak belirtilmiştir.

İstihdam sağlamak, büyük işletmelere nazaran KOBİ’ler için daha önem arz eden

bir amaçtır. Hem KOBİ ve hem de büyük işletmelerde, yatırım yapmada 2., 3. ve 4.

amacı olan işletme sayısı azalmaktadır.

 

Anket sonucu KOBİ’lerde genel olarak finansal etüd kararlarını ilgili müdür

ve şeflerin de katıldığı kurulun verdiğini göstermektedir. İlgili müdür ve şeflerin de

içinde olduğu kurul, büyük işletmelerde de KOBİ’lere benzer oranda yatırım

kararında etkindirler. Ancak KOBİ’lerden farklı olarak büyük işletmelerde yönetim

kurulları yatırım kararında önemli oranda söz sahibi iken, işletme sahibi patronların

tek başlarına yatırım kararını aldıkları büyük işletme oranı çok azdır.

 

KOBİ ve büyük işletme gruplarının bu soruya cevaplarında sergiledikleri ortak

yan, her iki grupta da işletmelerin çoğunluğunda fizibilite etütlerinin sadece işletme

sahibi-patronun bulunduğu kurulların haricindeki kurullarca yapıldığıdır.

Finansal etüd yaparken işletmelerin çoğunluğu tek yöntem kullanmakta,

diğerleri çeşitli yöntem kombinasyonları ile değerlemelerini yapmaktadırlar. En

yaygınca kullanılan yöntemler net bugünkü değer yöntemi ile geri ödeme süresi

yöntemidir. KOBİ’lere kıyasla büyük işletmelerde net bugünkü değer yöntemi daha

çok rağbet görmektedir. Aynı şekilde geri ödeme süresi yöntemi de büyük

işletmelerce daha çok kullanılmaktadır. Buna karşın karlılık oranı yöntemi büyük

işletmelerce KOBİ’ler gibi benimsenmemektedir.

 

İşletmeler yatırımları ile ilgili faaliyet riskini de göz ününe almaktadırlar.

KOBİ ve büyük işletmelerin her ikisinde yatırım ile ilgili algılanan faaliyet riskinin

oluşmasında en önemli etken yatırım projesinin büyüklüğüdür. Her iki işletme

grubu içinde birincil derecede önemli riski etkileyen faktör olsa da, yatırım

projesinin büyüklüğü, büyük işletmelerde KOBİ’lerdeki kadar ağırlığı olan faktör

değildir. Projenin amortisman süresi, KOBİ’ler için daha çok önem arz eden bir

risk unsurudur. İstatistiksel olarak anlamlı bir diğer ilişki, büyük işletmelerin

KOBİ’lere nazaran daha büyük oranda, yatırım projesinin büyüklüğü, projenin

amortisman süresi ve yatırım için kredi kullanılıp kullanılmadığı şeklindeki üç

faktörü risk değerlemesinde bir arada kullanmalarıdır.

Veysel KULA - Mehmet ERKAN