ÜRETTİĞİN İŞİ TAM VE ZAMANINDA YAP

Finans ve Mali İşler

Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmeler İçin Uluslararası Raporlama Standardı: Genel Bakış

Doç. Dr. Orhan ÇELİK*

I. Giriş

KOBİ’ler küçük ve esnek yapıları ve istihdam yaratma kapasiteleri nedeniyle hemen

tüm ülkeler için çok büyük önem taşımaktadır.1 KOBİ’lerin geniş ölçüde gündemde

olması, hemen tüm ekonomilerde şirketlerin toplamının %95’inden fazlasının KOBİ

olmasının doğal bir sonucudur.

 

Şirketler kesiminde büyük bir paya sahip olan KOBİ’lerin kendilerine özgü yapıları

özel çözümlerin geliştirilmesini zorunlu kılmaktadır. Özel çözüm gerektiren

konulardan biri de finansal raporlamadır. Özellikle Uluslararası Finansal Raporlama

Standartlarının giderek yaygın bir uygulama alanı bulması, KOBİ’lerde bu

standartların nasıl uygulanabileceği sorununu gündeme getirmiştir. Bu sorunun

çözülmesi amacıyla IASB tarafından 2009 yılında “KOBİ’ler için IFRS”

yayımlanmıştır. Yayımlanan bu standardın nasıl ve ne zaman uygulanabileceği

akademik çevrelerden uygulayıcılara kadar ilgili kesimlerde tartışılmaktadır. Bu

tartışma hem geliştirilen standardın KOBİ’lerin ihtiyaçlarını karşılamakta yeterli olup

olmadığı, hem de yerel hukuk sistemlerine nasıl aktarılacağı konularına

odaklanmaktadır.

 

II. KOBİ’ler için Uluslararası Finansal Raporlama Standardı

“KOBİ’ler için IFRS”nin (bundan sonra standart olarak ifade edilecek) yayınlanması

göreli olarak uzun zaman almıştır.4 Standardın geliştirilmesine Eylül 2003’de

başlanmış, 20 ülkede 116 gerçek KOBİ üzerinde yapılan saha testleri Kasım 2007’de

tamamlanmıştır. Standardın yayınlanması ise 2009 yılının ortalarını bulmuştur.

Standardın daha önce taslak olarak yayımlanıp, gelen yoğun eleştiriler sonucunda geri çekilmesi ve yeniden hazırlanarak yayımlanması doğal olarak bu süreyi uzatmıştır. Bu durum, standardın çok geniş bir kesimin beklentilerini karşılayabilecek açıklıkta hazırlanma gereğinin bir sonucudur.

 

Standart toplam otuzbeş bölümden oluşmaktadır. Bu bölümlere KOBİ tanımının

yapıldığı bölüm ile kavramlar ve genel ilkelerin açıklandığı iki bölüm de dahildir. Bu

haliyle standardın minyatür bir IFRS seti5 gibi algılanması doğru değildir. Zira

IFRS seti ile ifade edilen IASB tarafından yayınlanan tüm Uluslararası Muhasebe/Finansal

Raporlama Standartları, bunların uygulama rehberleri, yorumlar ve standartların

tamamlayıcısı olan diğer ekleridir. Uygulamada IFRS seti “büyük kitap”, KOBİ’ler için

geliştirilen standart ise “küçük kitap” olarak da ifade edilmektedir. Standart ile IFRS setinden ayrı olarak özel çözümler geliştirilmiş olduğu görülmektedir.

 

Standardın orijinal metni yaklaşık 230 sayfadır. IFRS setinin yaklaşık 2.800 sayfa

olduğu dikkate alınırsa gerçekte önemli bir sadeleştirme yapılmış olduğu açıktır.

Bunun yanı sıra, IFRS seti finansal tablolar ekinde yaklaşık 3.000 adet bilginin

finansal tablo notlarında açıklanmasını öngörürken standardın gerektirdiği notların

hacmi 300’e kadar düşürülmüştür. Standart ile IFRS setinin halka açık olmayan

şirketlerde uygulanmasında önemli bir darboğaz olarak ifade edilen açıklanacak

bilgilerin çok fazla olması sorununun (!) bu şekilde aşılmış olduğu görülmektedir.

KOBİ’ler için geliştirilecek özel standardın tek başına KOBİ’lerin ihtiyacını

karşılayabilecek nitelikte olması gerektiği herkesçe kabul edilmektedir. Bir başka

ifadeyle, geliştirilen “özel standardın” IFRS setine bağımlı olmadan uygulanabiliyor

olması gerekir. Standardın önceki taslak versiyonuna getirilen önemli eleştirilerden

biri de standardın IFRS setinden bağımsız olarak tek başına uygulanmasının mümkün olamamasıdır.Buna göre, standardın ilk versiyonunu uygulayabilmek için IFRS setini tam olarak uygulayabiliyor olmak gerekirken, bu durum yeni versiyon ile çok büyük ölçüde ortadan kalkmıştır.

 

IFRS’lere yönelik bir önemli eleştiri de standartların çok sık değişiyor olmasıdır.

Standartların çok sık değişmesi uygulayıcılar açısından standartların uygulanmasını

güçleştirmektedir. Bu standardın yayımlanırken güncellemelerin mümkün olduğunca

aralıklı yapılacağının (çok gerekli olmadıkça her üç yılda bir güncellemelerin

yapılması) açıklanmış olması standardı daha istikrarlı hale getirecektir. Standart ile

birlikte böyle bir politikanın da ortaya konulması özellikle KOBİ’ler açısından bir

olumlu durum olarak kabul edilmelidir.

Standartta yapılan “maddi” sadeleştirmelerin yanı sıra doğru uygulanmasını

sağlayacak içeriğe yönelik de önemli sadeleştirmeler yapılmıştır. Bu sadeleştirmeler

şu şekilde gruplandırılabilir:

- KOBİ’lerin muhasebe uygulamaları ile ilişkili olmayan standartlar kapsam

dışında tutulmuştur. Kapsam dışında tutulan standartlar; bölümsel raporlama,

ara dönem raporlama, hisse başına kazanç, satış amaçlı varlıklar

standartlarıdır.

- Uygulanmasında seçim imkânı olan standartlarda basit olan alternatif tercih

edilmiştir. Örneğin finansal araçların sınıflandırılmasında sadeleştirmeler

yapılmıştır. Aynı şekilde oransal konsolidasyonun uygulanması kaldırılmıştır.

Maddi ve maddi olmayan duran varlıklarda yeniden değerleme modeli

uygulanmamaktadır. Benzer olarak devlet yardımları standardında var olan

çeşitli opsiyonlar kaldırılmıştır.

- Muhasebeleştirme ve ölçmede de sadeleştirmeler bulunmaktadır. Örneğin

standartta şerefiyenin itfa edilmesi söz konusudur. Benzer olarak, finansal

araçların ölçülmesinde önemli sadeleştirmeler yapılmıştır. Araştırma

geliştirme giderlerinin her koşulda gider olarak raporlanması, borçlanma

maliyetlerinin aktifleştirilmesinin mümkün olmaması gibi sadeleştirilmeler de

bu kapsamda değerlendirilebilir.8

Standartların uygulanma başarısı büyük ölçüde finansal tablo hazırlayanlara bağlıdır.

KOBİ’lerin finansal raporlamasını yapan “KOBİ boyutlu” muhasebecilerin büyük

ölçüde eğitim açığı bulunmaktadır. Bu amaçla standartla birlikte IASB tarafından

geniş bir eğitim faaliyetinin de başlatılması planlanmaktadır. Standardın uygulamasını

kolaylaştıracak uygulama rehberi ve eğitim materyalleri de IASB tarafından

hazırlanmaktadır. Bunlara ek olarak uygulayıcıların eğitimini gerçekleştirecek

eğiticilerin eğitimi de KOBİ’ler için IFRS standardı projesi kapsamında planlanmıştır.

 

III. Standardın Ülkelerin İç Hukuklarına Aktarılması Sorunu

Geliştirilen standardın KOBİ’lerin ihtiyaçlarını büyük ölçüde karşılayacağı

beklenmektedir. Zira taslak metin aşamasında ilgili taraflardan önemli bir olumsuz

görüşün bildirilmemiş olması bu argümanı güçlendirmektedir.9 Standardın KOBİ’ler

tarafından uygulanabilmesi için öncelikle standardın ülkelerin iç hukuk sistemlerine

aktarılması gereklidir. Bu aşamada önemli sorunlar ile karşılaşılacağı

beklenmektedir.10 Standardın uygulanması konusunda henüz AB ve ABD’nin

pozisyonunu netleştirmemiş olması sorunun boyutunun tahmin edilmesini

güçleştirmektedir.

 

ABD’de Durum

ABD’de KOBİ’ler için geliştirilmiş özel bir standart veya standartlar seti

bulunmamaktadır (E&Y, 2009). Bunun yanı sıra, sadece SEC’ye (ABD Sermaye

Piyasası Kurulu) tabi şirketlerin finansal tablo açıklama zorunluluğu olması (AB’de

ise tüm sermaye şirketlerinin finansal tablo yayınlamaları zorunludur) standardın iç

hukuka aktarımının tahmin edildiği kadar kolay olmayacağını göstermektedir.

 

IFRS setinin uygulanması ile ilgili olarak halka açık şirketler bakımından bir sorun veya

taraflar açısından bir ihtilaf bulunmamaktadır. Zira bugün tüm dünyada 100’ün üzerinde

ülkede halka açık şirketler IFRS ile için tam uyumlu veya çok büyük ölçüde uyumlu finansal

raporlama yapılmaktadır. Sorun halka açık olmayan şirketlerdedir. Halka açık olmayan

şirketlerin de önemli bir kısmı KOBİ boyutunda olduğu için sorun doğal olarak KOBİ’ler

boyutunda tanımlanmaktadır.

 

IASB açısından bakıldığında ise, ABD’de ile ilişkilerde sürecin nasıl işleyeceği şu an

için belirsizdir. ABD ile yürütülen yakınsama sürecinde12 (sürecin ABD’deki

muhatabı FASB13’dir) KOBİ’ler için bir muhasebe standardının geliştirilmesi planı

şimdilik bulunmamaktadır.

 

Avrupa Birliği’nde Durum

AB’de tam entegrasyonun en önemli halkası olan finansal entegrasyon çalışmaları,

muhasebe uygulamalarının hem AB ülkeleri arasında hem de uluslararası ölçekte

birbiri ile uyumlu hale getirilmesini öngörmektedir (Akdoğan, 2003). Bu amaçla, AB

içinde önemli çalışmalar yapılmaktadır. Muhasebe uygulamalarının tam entegrasyonu

hedefine ulaşabilmek için, AB içinde çalışan bir mekanizma bulunmaktadır. AB’de

var olan bu mekanizma iki yönlü düşünerek hareket etmek zorundadır. Yapılan

düzenleme ile hem tam entegrasyonun sağlanması hem de dünya pazarlarında AB

şirketlerine rekabet dezavantajı yaratmaması gerekmektedir.14 IFRS uygulaması

konusunda AB’de uygulamanın önünü açılırken, KOBİ’ler ile ilgili olarak ne yönde

karar verileceği gelecek zamanlarda belirginleşecektir. Bu durum hem AB üyesi

ülkeler için hem de Türkiye’nin AB ile katılım sürecinde olması dolayısıyla, Türkiye

açısından kilit önem taşımaktadır.

AB’de uluslararası muhasebe standartlarının uygulama alanı bulması, kabul etmek

gerekir ki, uluslararası muhasebe standartlarının tüm dünyada yaygın olarak

kullanılması için önemli bir hızlandırıcı etkiye sahip olmaktadır. Bunun en somut

sonucu IFRS’nin borsa şirketlerinde uygulanmasına ilişkin düzenlemede görülmüştür.

AB’nin IFRS’leri Birlik içinde uygulamayı zorunlu kılmasına ilişkin düzenlemesi15

Türkiye dahil birçok ülkede IFRS setinin uygulanmasına ilişkin düzenleme

yapılmasını kolaylaştırmıştır. Bu düzenleme, aynı şekilde IASB’nin ABD ile

yürüttüğü yakınsama sürecini de hızlandırmıştır.

 

AB’de IFRS’lerin uygulanması “otomatik bir sürecin” sonunda olmamaktadır. Bu sürecin

sonunda AB’de IFRS’ler gecikmeli olarak kabul edilmektedir. Gecikmeler zamansal

gecikmeler ve yapısal gecikmeler olarak iki nedenle olabilir. Bu gecikme büyük ölçüde

finansal raporlama standartlarının yürürlük tarihlerinin çoğunlukla izleyen muhasebe

döneminde başlıyor olmasıyla azalsa da tam olarak ortadan kalkamamaktadır. Avrupa

Birliği’nde IFRS’lerin birlik hukukuna aktarılması ile ilgili ayrıntılı bilgi için bkz. Çelik

(2006).

 

AB’de IFRS’lerin uygulanmasına ilişkin temel düzenleme AB Parlamentosunun kararıdır.

Avrupa Parlamentosunun 19 Temmuz 2002 tarih ve 1606/2002 sayılı kararı, 11 Eylül 2002

tarihinde yayımlanmıştır. Bu karar ile AB üyesi ülkelerin tabi olacağı yeni düzenleme

uyarınca en geç 2005 yılından başlamak üzere, bankalar ve sigorta şirketleri de dahil olmak

üzere, borsaya kayıtlı tüm şirketler 2005 yılından itibaren konsolide hesaplarını UFRS ile

uyumlu olarak (finansal araçların ölçülmesine ilişkin bazı hükümler ile bu standardın

yorumları hariç olmak üzere) hazırlamak zorundadırlar. Üye ülkeler, bu düzenlemeleri tüm

şirketlere genişletmekte serbest bırakılmıştır. Bu konuda daha ayrıntılı bilgi için bkz. Çelik,

(2006).

 

AB Komisyonu’nun iç pazardan sorumlu Komiseri Frits Bolkestein, AB’de IFRS

düzenlemelerinin kabul edilmesinden sonra şu yorumu yapmıştır: “…uluslararası muhasebe

standartlarının var olan standartların en iyisi olduğuna inanıyorum. Uluslararası muhasebe

standartlarının AB’de uygulanması, bugün finansal raporlamada var olan Babil Kulesinin

sonunu getirecektir. Bu şirket ortakları ile diğer paydaşların finansal bilgileri

karşılaştırabilmelerini sağlayacaktır. Bu durum aynı zamanda Avrupa firmalarının dünya

piyasalarından daha fazla sermaye elde etmelerini sağlayacaktır. Daha da önemlisi, ABD’de

muhasebe standartlarımızın birbiriyle tam olarak uyumlaştırılması ile ilgili daha yakın

çalışmaların yapılacağına ilişkin işaretleri son günlerde ABD’ye yaptığım ziyarette

gördüm…” (E&Y, 2009, s. 51)

 

AB içinde IFRS setini uygulama yükümlüğü olmayan şirketler için ülkeler düzenleme

yapma konusunda serbest bırakılmıştır. Örneğin İngiltere’de halka açık olmayan

şirketlerin konsolide ve bireysel finansal tablolarda IFRS uygulanmasına izin

verilmektedir. Almanya’da ise halka açık olmayan şirketlerin konsolide ve bireysel

finansal tablolarda IFRS uygulamasına izin verilirken, ayrıca ulusal genel kabul

görmüş muhasebe ilkelerinin uygulanması da zorunludur. İtalya’da ise KOBİ’ler ve

ayrıca sigorta ve diğer bazı özellikli şirketlerde IFRS uygulanması istenmez. Fransa

bu konuda farklı bir düzenleme yaparak halka açık olmayan şirketlerin konsolide

finansal tablolarında IFRS uygulanmasına izin verirken, bireysel finansal tablolarda

IFRS uygulamasını yasaklamıştır.

 

AB ülkelerinde bu düzenlemenin dışında kalan şirketler için 4. ve 7. Yönerge

düzenlemelerinin uygulanması esastır. IASB’nin yayımladığı KOBİ’ler için IFRS’nin

ise şu an AB ülkeleri açısından uygulanması söz konusu değildir. Bir başka ifadeyle,

AB’de geliştirilen standart kabul edilmediği sürece AB içindeki ülkelerin bunu

uygulamaları söz konusu olmayacaktır. Standardın uygulaması kabul edilmediği

sürece AB’de KOBİ’ler için 4. Ve 7. Yönerge hükümleri uygulanmaya devam

edecektir. Dolayısıyla ortada standart açısından bir boşluk vardır. Burada önemli olan

AB’nin düzenlemeleri ile standart arasındaki boşluğun büyüklüğünün ne kadar

olduğudur. AB düzenlemeleri ile standart arasındaki boşluğun büyük olması

durumunda, bunun ortadan kaldırılması uzun zaman alabilecektir.

 

AB düzenlemeleri ile standart karşılaştırılmalı olarak incelendiğinde doğal olarak

aralarında bazı farklılıkların olduğu görülmektedir. Ancak bu farklılıkların yapısal

olmaktan daha çok uyumlaştırma çalışmaları ile (veya müzakereler ile)

giderilebilecek farklılıklar olduğu da açıktır. Bir başka ifadeyle, iki düzenleme

arasında var olan boşluk göreli olarak küçüktür. Zira AB’de IFRS düzenlemeleri

yapılmasından önce 1995 yılında Komisyonun aldığı strateji kararı doğrultusunda,

AB direktifleri ile IFRS’ler ile bunların yorumları arasında çok önemli bir çatışmanın

olmadığı zaten saptanmıştır. Bu amaçla AB’nin 4. ve 7. yönergeleri ile IFRS seti

karşılaştırılmış, bunların birbirleriyle çatışıp çatışmadığı incelenmiştir. Sonuçta

bunların birbiriyle önemli ölçüde çatışmadığı belirlenmiştir.17 Eğer yapı arasındaki

farklılık büyük olsa idi veya aralarında büyük ölçüde çatışma olsa idi, AB’de

IFRS’lerin uygulanmasına ilişkin düzenlemesinin bu şekilde yapıl(a)mayacağı açıktır.

KOBİ’ler açısından bakıldığında, şu anda AB’de 4. ve 7. Yönergeler belirleyici

konumda olmaktadır. Her ne kadar adı geçen yönergelerin yeniden revize edilmesi

gündemde ise de bir uyumlaştırma veya borsa şirketlerinde olduğu gibi yeni bir

düzenlemenin yapılması gerekecektir.

 

Aslında sadece yönergeler açısından değil KOBİ’ler için IFRS açısından da bazı

kesimlerde tereddütler bulunmaktadır. Bu kapsamda; geliştirilen KOBİ’ler için IFRS

standardı ABD ile yürütülen yakınsama sürecinde bir geri adım olarak da

nitelenebilmektedir. Söyle ki; KOBİ’ler için IFRS ile IFRS setinde bir geri adım

atılmıştır. Bir de bunların AB Yönergelerine yaklaştırılması, standartların genişliğini

daha da daraltacağı öne sürülmektedir. Bir başka ifadeyle, mevcut IFRS setine ek

olarak IFRS setinin daha “basitleştirilmiş” bir versiyonun kabul edilmesi AB’de ve

diğer ülkelerde tam ve gerçeğe uygun finansal raporlama amacına ne kadar uyacağı

tartışılmaktadır. Bu argümana göre, eğer KOBİ standardında düzenlenen kurallar tam

ve gerçeğe uygun bilgi sunma amacı için yeterli ise o zaman IFRS setinde farklı bir

düzenleme yaparak şirketlerin finansal raporlama maliyetini artırmaya gerek yoktur

ve mevcut IFRS setini sadeleştirerek tüm şirketlerin uygulaması bu şekilde

sağlanabilecektir. Bu argüman IFRS açısından tam olarak doğru değildir. Çünkü

KOBİ’ler için özel bir standart geliştirilmesi standartların fayda maliyet dengesi

mantığı ile örtüşmektedir. Bu şekilde KOBİ’lerde IFRS standartlarının doğru şekilde

uygulanabilmesi sağlanabilecektir. Dolayısıyla AB’nin 4. ve 7. Yönergelerinin yerine

KOBİ’ler için IFRS standardının uygulanması politikası uzun dönemde AB’nin de

çıkarına olacaktır. Bu konuda AB ile IASB arasında sürekli bir ilişkinin olması ve AB

içindeki muhasebe ile ilgili organizasyonların bu konuda çalışmalar yürütüyor olması

kısa süre içinde bu sorunun giderileceğine ilişkin beklentileri güçlendirmektedir.

 

IV. Standardın Türkiye’de Uygulanması

Türkiye’de IFRS uygulamaları ile ilgili temel dinamik Türkiye’nin AB’ye katılım

sürecidir. Bir ölçüde bu sürecin bir sonucu olarak ama büyük ölçüde ilgili otoritelerin

inisiyatif kullanmaları ile 2005 yılından bu yana IFRS ile tam uyumlu Türkiye

Finansal Raporlama Standartları uygulama alanı bulmuştur. Bu açıdan bakıldığında

Türkiye’de kamusal hesap verme sorumluluğu olan şirketler açısından IFRS setinin

uygulaması açısından bir sorun bulunmamaktadır. Türkiye bakımından esas zorluk

kamusal hesap verme zorunluluğu olmayan (büyük ölçüde KOBİ’ler) şirketlerde

muhasebe standartlarının nasıl uygulanacağıdır. TBMM’de görüşülmekte olan TTK

tasarısı (Tasarı) ile bu konuda da önemli ilerlemelerin kaydedildiği açıktır. Bir başka

ifadeyle, Tasarının KOBİ’lerde IFRS uygulamasına ilişkin hükümleri eksik olan

parçanın tamamlanmasını sağlayacaktır.

 

Tasarının 88/(1). maddesi ”gerçek ve tüzel kişiler gerek ticari defterlerini tutarlarken,

gerek münferit ve konsolide finansal tablolarını düzenlerken, Türkiye Muhasebe

Standartları Kurulu tarafından yayımlanan, Türkiye Muhasebe Standartlarına,

kavramsal çerçevede yer alan muhasebe ilkelerine ve bunların ayrılmaz parçası olan

yorumlara aynen uymak ve bunları uygulamak zorundadır” hükmünü getirmiştir.

 

Tasarının bu hükmüne göre, şirketlerin muhasebe kayıtlarının tutulmasından finansal

raporlama aşmasına kadar TFRS setini uygulaması gerekecektir. Büyük şirketler

açısından bu hükmün uygulamasının sorun olmayacağı açıktır. Buna karşın, KOBİ

ölçekli şirketlerde sorunlar olabileceği de öngörülmüştür. Bunun için aynı maddenin

3. fıkrasında “Türkiye Muhasebe Standartları Kurulunca, değişik ölçütteki işletmeler

ve sektörler için, Uluslararası Finansal Raporlama Standartları tarafından farklı

düzenlemelere izin verildiği hallerde özel ve istisnai standartlar konulabilir; bunları

uygulayanlar söz konusu durumu finansal tablo dipnotlarında açıklarlar” hükmü yer

almaktadır. Tasarının bu düzenlemesi TFRS setinin KOBİ’lerde uygulanmasına

ilişkin bir “istisnayı” tanımlamaktadır. Bu hükme göre farklı ölçekteki şirketler

(KOBİ ölçekli şirketler) için özel standartların uygulanmasına izin vermesi

durumunda TMSK tarafından özel standartlar geliştirilebilecektir. Doğal olarak

geliştirilecek bu standartlar Uluslararası Finansal Raporlama Standartları ile tam

uyumlu olmak durumunda olacaktır. Bir başka ifadeyle bu düzenleme IASB

tarafından geliştirilen KOBİ’ler için IFRS standardına gönderme yapmaktadır. Zira

ilgili maddenin gerekçesinde de bu durum açık şekilde ifade edilmiştir. Geliştirilen

KOBİ’ler için IFRS standardının Türkiye’deki KOBİ şirketlerde uygulanması için

TMSK tarafından Türkiye Finansal Raporlama Standardı olarak yayımlaması gerekir.

Bu keyfiyet TMSK’nın faaliyet perspektifi açısından da gerekli bir durumdur.

TFRS seti ile KOBİ’ler için TFRS standardının şirketlerimizde nasıl uygulanacağı

hususu ise Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun

Tasarısı’nın 13/2(a). maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre; “Türkiye Muhasebe

Standartları Kurulu, küçük ölçekli sermaye şirketleri ile her ölçekteki şahıs şirketleri,

adi şirketler ve gerçek kişi tacirlere ait işletmeler için veya sektörler itibariyle geçerli

olacak Uluslararası Finansal Raporlama Standartları ile uyumlu Türkiye Muhasebe

Standartları yayımlayabilir. Bu halde anılan şirketler ve işletmeler mezkur özel

standartları uygular. Ancak, bu şirket ve işletmelerden dileyenler, özel standartlar

yerine uluslararası finansal raporlama standartlarıyla tam uyumlu Türkiye Muhasebe

Standartlarını uygulayabilir” kuralı şirketlerce uygulanacaktır.

 

Buna göre; kamusal hesap verme sorumluluğu olan şirketler (halka açık şirketler ile

bankalar ve sigorta şirketleri) doğal olarak TFRS setini uygularken, KOBİ ölçekli

sermaye şirketleri ve şahıs şirketleri ile gerçek kişi tacirler ise KOBİ’ler için TFRS

standardını uygulanacaktır. Yine aynı hükme göre KOBİ ölçekli olmayan (büyük)

sermaye şirketleri de TFRS setini uygulayacaktır. KOBİ ölçekli şirketler için bu tür

bir düzenleme yapılması ilgili madde gerekçesinde ortaya konulduğu şekliyle ilgili

uluslararası kurum (IASB) tarafından hazırlanan ve KOBİ’leri konu alan standardın

Türk hukukuna yansıtılmasının yasal alt yapısını kurmaktır.

 

Tasarının bu düzenlemesine kaç şirketin dahil olacağı kesin olarak bilinememektedir.

Gelir İdaresi Başkanlığı’nın 2008 yılı sonu mükellef sayıları dikkate alındığında,

toplam sayıları 635.042 olan sermaye şirketlerinin ne kadarının KOBİ sınıfına dahil

olacağının saptanması mümkün değildir18. Buna ek olarak, bu sayının ne kadarının

faal olduğuna dair de elimizde sağlıklı veri bulunmamaktadır (Özkorkut, 2009).

 

Standardın KOBİ ölçekli şirketlerde uygulanma sürecinin sorunsuz olmasında kilit rol

KOBİ tanımına dayanmaktadır. Buna göre; Tasarının KOBİ tanımı ile IASB’nin

KOBİ tanımının örtüşmesi gerekir.

Standardın birinci bölümünde küçük ve orta büyüklükteki işletmeler tanımlanıştır.

Buna göre; kamuya hesap verme yükümlülüğü bulunmayan ve dış kullanıcılar için

genel amaçlı finansal tablo yayımlayan işletmeler KOBİ ölçekli işletme olarak

tanımlanmıştır. Bir şirketin kamuya hesap verme yükümlülüğü olması ise; borç veya

özkaynak araçlarının kamuya açık bir piyasada işlem görmesi veya bu tür bir piyasada (yerli veya yabancı bir sermaye piyasası veya bir tezgah üstü piyasa, yerel ve bölgesel piyasalar da dahil olmak üzere)işlem görmek üzere bu araçları ihraç etme aşamasında olması ve varlıkları yed-i emin sıfatıyla geniş bir kitle adına muhafaza etmek birincil Gelir İdaresi Başkanlığı’nın mükellef sayıları ile Türkiye İstatistik Kurumunun işyeri sayım sonuçları arasında önemli sapmalar vardır. Bu sapmanın sonucunda hangi verinin gerçeğe daha yakın olduğunun da kesin olarak bilinemiyor olması ayrı bir sorundur.

 

iş alanlarından biri olması (banka, kredi birlikleri, sigorta şirketleri, aracı kuruluşlar,

yatırım fonu, yatırım bankaları gibi) durumlarını ifade etmektedir.

Tasarının 1523. maddesi ise ölçeklerine göre sermaye şirketlerini tanımlamaktadır.

Buna göre;“1) Aşağıdaki üç ölçütten en az ikisini aşmayanlar küçük sermaye şirketi

olarak kabul edilir:

a) aktifte görülen zararın çıkarılmasıyla bulunan bilanço toplamı altı milyon TL

b) hesap döneminin son gününden (bilanço günü) önceki oniki ay içindeki

satışlar toplamı oniki milyon TL

c) yıllık ortalama çalışan sayısı elli kişi.

2) Birinci fıkrada öngörülen büyüklük ölçütlerinden en az ikisini aşan ve aşağıdaki üç

ölçütün ikisini aşmayanlar orta büyüklükte sermaye şirketi olarak kabul edilir:

a) aktifte görülen zararın çıkarılmasıyla bulunan bilanço toplamı yirmi milyon

TL

b) hesap döneminin son gününden (bilanço günü) önceki oniki ay içindeki

satışlar toplamı elli milyon TL

c) yıllık ortalama çalışan sayısı ikiyüzelli kişi.

3) Bakanlar kurulu büyüklükleri on katına kadar artırılabilir ya da ondabirine kadar

azaltabilir.

4) İkinci fıkrada belirtilen ölçütlerden en az ikisini aşan sermaye şirketi büyük

sermaye şirketi olarak kabul edilir. Menkul kıymetleri Türkiye’de menkul kıymetler

borsalarında veya Sermaye Piyasası Kurulu’nun her yıl ilan edeceği listede yer alan

ülkelerin menkul kıymet borsalarında işlem gören ya da işlem görmek üzere kote

edilmiş yahut kotaston için başvurusu yapılmış bulunan bir şirket, bu fıkradaki

ölçütleri aşmamış olsa bile büyük sermaye şirketi olarak kabul edilir”.

Tasarıdaki KOBİ tanımında kamuya hesap verme yükümlülüğüne 4. fıkrada dolaylı

gönderme yapması nedeni ile iki tanım arasında bir çelişki bulunmamaktadır. Bunun

yanı sıra; Tasarının uygulama kapsamının daha geniş olduğu açıktır. Şöyle ki;

standardın uygulanabilmesi için kamusal hesap verme yükümlülüğü olmama

koşulunun yanı sıra dış kullanıcılar için genel amaçlı finansal tablo yayımlama koşulu

da bulunmaktadır. Buna göre KOBİ ölçeğinde olmasına karşın bir şirketin genel

amaçlı finansal tablo yayımlamaması durumunda bu standardı uygulamayabilecektir.

Bu durumun özellikle mikro ölçekli işletmeler için bir “çıkış yolu” olarak

kullanılabileceği düşünülmektedir. Tasarıda ise böyle bir uygulama şu haliyle söz

konusu değildir.

 

Türkiye’de standardın uygulanmasında bir diğer dinamik ise Türkiye’nin AB’ye

katılım perspektifidir. Türkiye’nin AB ile yürüttüğü katılım müzakere sürecine ilişkin

olarak 30/12/2008 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan “Türkiye’nin AB

Müktesebatına Uyum Programı” nda yer alan Şirketler Hukuku faslında yer alan

taahhüdü de standardın uygulama sürecinde bir başka belirleyici unsurdur. Buna göre;

TMSK’nın AB’nin Dördüncü Direktifine uyum sağlamak amacıyla Muhasebe Sistemi

Uygulama Genel Tebliğini esas alan yeni bir tebliğ ile AB’nin Yedinci Direktifine

uyum sağlamak amacıyla yeni bir tebliğ yayımlaması görevi bulunmaktadır.19

Yayımlanacak bu tebliğler ile kamuya hesap verme yükümlülüğü olmayan şirketler

için AB’nin dördüncü ve yedinci direktiflerine uyumlu yeni bir düzenleme yapılmış

olacaktır. Daha açık ifade etmek gerekirse, bu taahhüde göre Maliye Bakanlığı’nın

yayımlamış olduğu ve şirketlerin uymak zorunda olduğu Muhasebe Uygulama Genel

Tebliği’nin AB’nin Dördüncü Yönergesine uygun olarak revize edilmesi ve

Konsolidasyona ilişkin de AB’nin Yedinci Yönergesine uygun yeni bir tebliğ

hazırlaması gerekecektir. Bu süreç açıktır ki, TTK Tasarının öngördüğü yapıya ve

TMSK’nın Türkiye Finansal Raporlama Standardı geliştirme perspektifine aykırıdır.

Uyum Programı çerçevesinde bir düzenleme yapılması durumunda muhasebe

sistemimiz Uluslararası Finansal Raporlama Standartlarına uyumlu olmayacaktır.

 

KOBİ’ler için muhasebe standartlarının uygulanmasında şu anda TTK tasarısı,

Türkiye’nin AB katılım süreci ve TMSK’nın perspektifi olmak üzere üç boyutu

bulunmaktadır. Tanımlanan bu üç boyutun dengelenmesi veya çelişkilerinin ortadan

kaldırılması gerekecektir. Ancak ifade etmek gerekir ki var olan bu çelişkiler geçici

bir duruma işaret etmektedir. Bu geçici durum AB’nin pozisyonunu açıklaması ve

TTK Tasarısının yasalaşması ile büyük ölçüde ortadan kalkacaktır.

 

V. Sonuç

Şirketlerin kamuya açıkladıkları finansal bilgilerin tam ve gerçeğe uygun olması

ekonomideki tüm taraflar için fayda sağlar. Bu kamuya hesap verme yükümlülüğü

olan şirketler kadar KOBİ ölçekli şirketler için de geçerlidir. Bu kapsamda IASB’nin

yayımladığı KOBİ’ler için IFRS çok önemli bir fonksiyon üstlenmektedir.

KOBİ’lerde finansal raporlama standartlarının etkin şekilde uygulanabilmesinin bir

takım potansiyel sorunlar içermesi ve KOBİ’lerin ekonomilerde önemli bir çoğunluğa

sahip olması standartların uygulanmasını güçleştirmektedir. Standardın

uygulanabilmesi için öncelikle standardın iç hukuklara aktarılması gerekmektedir. Bu

konuda her ülkenin öncelikleri ve tercihleri farklı olmaktadır. Türkiye’de bu sürecin

dışında değildir. Türkiye’de standardın uygulanması TTK Tasarısının yasalaşması

durumunda zorunlu olarak uygulanacaktır.